ISSN 1301-109X | e-ISSN 2147-8325
TURKISH JOURNAL of IMMUNOLOGY - Turk J Immunol: 4 (3)
Volume: 4  Issue: 3 - 2016
ORIJINAL ARAŞTIRMA
1.Reported Allergy to Milk Species in Schoolchildren of Fez-Meknes Region and its Relationship to Life Environment
Ourda Azdad, Najlae Mejrhit, Amal Bousfiha, Zohair Chihab, Hasnae Taouda, İbtissam Ouahidi, Lotfi Aarab
doi: 10.5606/tji.2016.485  Pages 30 - 36
Amaç: Bu çalışmada Fez ve civarındaki okullarda eğitim gören çocuklarda süt alerjisi (SA) prevalansı değerlendirildi ve bunun yaşam ortamı ile ilişkisi belirlendi. Hastalar ve yöntemler: Çalışmaya Fez merkezi ve civar beldelerden toplam 3.066 ortaokul ve lise öğrencisi (1.533 erkek, 1.533 kız; ort. yaş 13.8 yıl; dağılım 11-20 yıl) dahil edildi. Deneklere cinsiyet, yaş, emzirilme durumu, süt ve süt ürünleri tüketimi gibi kişisel veriler ve aşırı duyarlılık yaşamalarına neden olan herhangi bir gıda olup olmadığı hakkında sorular içeren bir anket formu uygulandı. Yüz otuz dört deneğin kan numuneleri çiğ inek sütüne karşı immünoglobülin E ile oluşan reaksiyonlar açısından incelendi. Bulgular: Sonuçlar okul çocuklarının %28’inin gıdaya, %6.9’unun süte karşı alerji bildirdiğini gösterdi. Hayvan sütü türleri içinde inek sütüne duyarlılık daha fazla bildirildi (%2.4%; bunu keçi sütü (%1.4) ve deve ve koyun sütü (%1’den az) izledi. Süt alerjisi kentsel alanda (%6.1) kırsal alana göre (%5.6) daha yaygın idi. Süt alerjisi oranı kızlarda (%8.7) erkeklerdekinden (%5.1) daha yüksek idi. Sonuç: Yaşam tarzı, emzirilme durumu ve cinsiyet gibi etkenler popülasyonlarda SA dağılımını etkileyebilir.
Objectives: This study aims to estimate the prevalence of milk allergy (MA) in a school population from Fez and its territories, and to determine its relationship to life environment. Patients and methods: A total of 3,066 middle and high school students (1,533 boys, 1,533 girls; mean age 13.8 years; range 11-20 years) from Fez center and surrounding towns were included in the study. The subjects were performed a questionnaire with questions about personal data including gender, age, their breastfeeding status, consumption of milk and dairy products, and if there is any food causing them to experience hypersensitivity. Blood samples of 134 subjects were analyzed for immunoglobulin E-mediated reactions to raw cow?s milk. Results: The results showed that 28% of schoolchildren reported allergy to food and 6.9% to milk. Concerning animal milk species, sensibility to cow?s milk was reported more (2.4%), followed by goat milk (1.4%), and camel and sheep milk (less than 1%). Milk allergy was more frequent in urban areas (6.1%) than in rural areas (5.6%). Milk allergy rate was higher in girls (8.7%) than in boys (5.1%). Conclusion: Factors such as life style, breastfeeding status, and gender can may influence the distribution of MA in populations.

DERLEME
2.Transfusion-Related Immunomodulation
Haldun Bal, Haluk Barbaros Oral
doi: 10.5606/tji.2016.525  Pages 37 - 46
Allojeneik kan transfüzyonu (AKT) değerli bir tıbbi uygulama olsa da bazı kritik komplikasyonları vardır. Bu komplikasyonlardan biri de transfüzyonla ilişkili immünmodülasyondur (TRİM). Transfüzyonla ilişkili immünmodülasyon, AKT sonrası alıcı immün sisteminde meydana gelen değişiklikleri ve bunun sonuçlarını tanımlar. Allojeneik kan transfüzyonu sonrası alıcıda greft ömrünün uzaması, Crohn hastalığı nükslerinin ve tekrarlayan spontan abortusların azalması, ameliyat sonrası bakteriyel enfeksiyonların, kanser nükslerinin ve mortalitenin artması, sitomegalovirüs ve insan immün yetmezlik virüsü gibi latent enfeksiyonların alevlenmesi gibi sonuçlarla karşılaşılabilmektedir. Transfüzyonla ilişkili immünmodülasyonun ürün içindeki lökositlerden, plazmada biriken biyolojik yanıt düzenleyiciler-immün mediyatörler (BYD-İM) veya allojeneik plazmadaki çözünür insan lökosit antijeni sınıf I moleküllerinden kaynaklanabildiği ifade edilmiştir. Ayrıca, eritrositlere ait bazı özellikler, kan bileşenlerinin depolanma süresi ve transfüze edilen ürün sayısı da TRİM gelişiminde suçlanmaktadır. Ancak TRİM gelişiminden sorumlu tutulan başlıca etkenler allojeneik lökositler ve bunlarla ilişkili BYD-İM’lerdir. Alıcı immün sisteminde klonal delesyon, immünosüpresyon, anerji, mikrokimerizm, immün yanıtın yardımcı T hücre 1’den (T hepler 1; Th1) Th2’ye kayması ve apoptoz gibi mekanizmaların TRİM’e yol açtığı düşünülmektedir. Tablonun engellenmesi için kan bileşeni içinde lökoredüksiyon önerilmektedir. Ancak lökosit dışı nedenler lökoredüksiyonu sınırlandırabildiğinden, bu uygulama da etkin olmayabilir.
Although allogeneic blood transfusion (ABT) is a valuable medical practice, it has some critical complications. One of these complications is transfusion-related immunomodulation (TRIM). Transfusionrelated immunomodulation describes the changes and its results in recipient's immune system after ABT. After ABT, some outcomes may be observed in the recipient including increased graft survival, decreased Crohn’s disease recurrences and recurrent spontaneous abortuses, increased postoperative bacterial infections, cancer recurrences and mortality, and reactivation of latent infections such as cytomegalovirus and human immunodeficiency virus. It has been postulated that TRIM may originate from leukocytes within the product, biologic response modifiers-immunologic mediators (BRM-IM) that accumulate within the plasma or soluble human leukocyte antigen-class I molecules within the allogeneic plasma. A lso, s ome p roperties o f e rythrocytes, s torage t ime o f blood c omponents, a nd t he n umber o f transfused products are accused of TRIM development. However, main factors held responsible for TRIM development are allogeneic leukocytes and related BRM-Ims. It is thought that mechanisms such as clonal deletion, immunosuppression, anergy, microchimerism, the polarization of the immune response from T helper 1 (Th1) to Th2 and, apoptosis in the recipient immune system may cause TRIM. For this reason, leukoreduction is suggested for prevention. However, this application may not be efficient since reasons other than leukocytes may limit leukoreduction.

3.Involvement of Sting-Activating Cyclic Di-Nucleotides on T-Cell Differentiation and Function: An Unresolved Issue
Begüm Yıldız, İhsan Gürsel
doi: 10.5606/tji.2016.513  Pages 47 - 51
STING (Stimulator of interferon genes), hem patojen ve konağın kendi sitozolik çift sarmallı DNA (dsDNA)’sına hem de mikrop kaynaklı siklik di-nükleotidlerin tanınmasında önemli bir mediyatördür. Çalışmalar, kanser hücrelerinden salınan DNA’nın, makrofaj ve dendritik hücreler gibi doğal bağışıklık sistemi hücreleri tarafından tümör mikro çevresindeki hücrelerce alındığını göstermiştir. Bu internalizasyon STING’in tetiklediği yolak üzerinden interferon beta, interlökin 6, tümör nekroz faktör alfa ve interlökin 12 gibi diğer pro-enflamatuar sitokinlerin salımını yönlendirir. Daha sonra bu sitokinler interferon gama üretimini artırarak CD8+ T hücrelerinin sitotoksik etkinliklerini artırır. Bu derleme STING yolağının hücre içi patojenlere karşı oluşan immünitedeki rolünü ve T-hücreleri üzerine olası doğrudan etkilerini tartışmaktadır.
STING is the pivotal mediator for the recognition of host and pathogenic cytosolic dsDNA as well as cyclic di-nucleotide metabolites from microbes. Studies demonstrated that DNA released from cancerous cells are internalized by innate immune cells such as macrophages and dendritic cells in tumor microenvironment and trigger the production of interferon beta and other pro-inflammatory cytokines including interleukin 6, tumor necrosis factor alpha, and interleukin 12 through STING triggered signaling pathway. Later, these cytokines increase the cytotoxic activity of CD8+ T-cells by increasing the production of interferon gamma. This review discusses the importance of the involvement of STING during the establishment of immunity against intracellular pathogens and its direct effect on T-cells.

LookUs & Online Makale